ATA-GENÇ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ATA-GENÇ


 
AnasayfaPortalGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İstanbul Üniversitesi' nde Alman profesörler dönemi sona eriyordu

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Okay

Okay


Erkek
Mesaj Sayısı : 639
Yaş : 36
Nerden : Samsun
Kayıt tarihi : 24/01/08

İstanbul Üniversitesi' nde Alman profesörler dönemi sona eriyordu Empty
MesajKonu: İstanbul Üniversitesi' nde Alman profesörler dönemi sona eriyordu   İstanbul Üniversitesi' nde Alman profesörler dönemi sona eriyordu Icon_minitimePerş. Şub. 21 2008, 14:50

FKB’de görülen derslerde uygulama önemliydi ve hepsinden laboratuar çalışmalarını tamamlamak zorundaydık. Yönetmelik gereği, laboratuar derslerinden vize almadan asıl imtihana girilemiyordu. Zooloji hocamız Prof. Dr. Atıf Şengün, denel fizik hocamız Prof. Dr. Cavit Ener’di. Denel Fizik Kürsüsü’nde (ana bilim dalı) 1963 yılına kadar Prof. Dr. Kurt Zuber ders veriyordu. Prof. Dr. Cavit Ener onun derslerini Almanca’dan Türkçe’ye çeviriyordu. Ders kitabı olarak okuduğumuz Denel Fizik de Prof. Dr. Cavit Ener tarafından Türkçe’ye çevrilip yayınlanmıştı.
Botanik hocamız Prof. Dr. Sara Akdik -tanınmış ressam Şeref Akdik’in hanımı- idi. Kimya hocamız da Prof. Dr. Emin Ulusoy’du. Hidrobiyoloji Enstitüsü’nün kurucusu Alman Ord. Prof. Dr. Curt Kosswig, aynı zamanda Zooloji Enstitüsü direktörlüğünü yürütmüştür. Onun Zooloji adlı kitabını Prof. Dr. Atıf Şengün Türkçe’ye çevirmişti. Ders kitabı olarak o kitabı okuduk. Prof. Kosswig, Manyas Kuş Cenneti’ni keşfeden tanınmış bilim adamıdır. Türkiye kuşlarını da incelemiştir.
Hitler zamanında Almanya’dan kaçıp, 1930’lu yılların sonu ve 1940’lı yıllarda, daha çok Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in gayretleriyle, Türkiye’ye gelen, İstanbul Üniversitesi’nin çeşitli fakülteleri ile diğer üniversitelerde görev yapan ve özellikle İstanbul Üniversitesi’nin, başta Tıp Fakültesi olmak üzere, birçok fakültesinin batı düzeyinde eğitim vermesinde önemli rolleri olan bu bilim adamlarından biri, histoloji – embriyoloji hocası Ord. Prof. Dr. Max Clara benim de hocam olmuştur. Histoloji-Embriyoloji Kürsüsü Direktörü Ord. Prof. Dr. Üveis Maskar’ın , 27 Mayıs Devrimi’nin ardından, “147’likler” diye adlandırılan üniversite öğretim üyeleri arasında üniversiteden uzaklaştırılmasından sonra, tekrar dönüşüne kadar, yani 1960 yılından1962 yılına kadar, kürsü direktörlüğünü Or. Prof. Dr. Max Clara yürütmüştür. Üveis Maskar’ın dönüşünde de, Max Clara, kendi isteğiyle direktörlüğü ona bırakmıştır. Max Clara, Tıp Fakültesi’nin histoloji laboratuarında, her öğrenci ile tek tek ilgilenirdi. 1966 yılında öldü. Aynı kürsüde görev yapan Prof. Dr. Halit Kayalı, kendi yetişmesinde Max Clara’nın çok yardımcı olduğunu, onun ölümü üzerine yaptığı bir konuşmada vurgulamıştı. Tıp Fakültesi’nde hemen hemen tüm hocalarımız ya Alman profesörlerin öğrencileri idiler ya da onlarla beraber çalışmışlardı.

1964-1965 yıllarında, İstanbul’da bazı siyasi ve kültürel etkinlikler
İstanbul, o yıllarda kültür etkinlikleri açısından ileri bir durumdaydı. Üniversitelerin, öğrenci kuruluşlarının, diğer sivil toplum kuruluşlarının, müze, opera, tiyatro ve sinemaların bulunduğu bir kentte bu durum olağandı. İstanbul’a gelip yerleştikten sonra, zaman buldukça bu kültürel etkinliklerden bazılarını izledim. 27 Mayıs Devrimi ve 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlük ortamı içerisinde, siyasal ve kültürel etkinliklerin arttığı yıllardı o yıllar.
Aradan biraz zaman geçtikten sonra üniversitelerde reform, daha doğrusu yenilikler yapılması öğrenciler tarafından istenecek ve bu istekler boykot, işgal gibi etkinliklerle kamuoyuna duyurulmaya çalışılacaktı. Bu noktalara nasıl gelindiğinin anlaşılması bakımından üniversite çevresindeki etkinliklerin kronolojik sırayla incelenmesi gerekir. O etkinliklerden izlediklerimi kısaca anlatacağım. Bunlardan bazıları o günkü basın organlarında ya hiç yer almamış ya da az yer almıştır. Bu gün geriye dönüp baktığımızda, o etkinlikleri ya da olayları daha soğukkanlı değerlendirebiliyoruz. Geleceğin tarihçileri, sosyologları ve diğer ilgili bilimlerde çalışanları ile sanatçıları için ilk elden bazı belge ve bilgiler de sunmaya çalışacağım.



Aziz Nesin’in konferansı yarıda kaldı
İstanbul’da izlediğim ilk etkinliklerden biri Aziz Nesin’in, Cağaloğlu’ndaki Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) Salonu’nda verdiği “Gazetecinin Sorumluluğu” konulu konferanstır. 1964 yılının son aylarından bir gündü. O tarihte MTTB solcu gençlerin elindeydi ve Yüksel Çengel birliğin genel başkanı idi.
Aziz Nesin’in konferansını izlemek için Cağaloğlu’ndaki binada bulunan konferans salonuna gittim. Aziz Nesin geldi ve sahneye konulan bir masanın başında konferansına başladı. Zaman geçtikçe oturanlar arasında bulunan bazı gençler laf atmaya başladılar.
Protestocular, MTTB’de yönetimde bulunan Yüksel Çengel ve ekibine karşı olanlar tarafından oraya getirilmişlerdi. Giderek işin dozunu arttırdılar ve Aziz Nesin’i dövmek için sahneye hücum ettiler. Konferansı düzenleyenler Aziz Nesin’i sahnenin arkasına aldılar ve sanıyorum oradan binayı terk etti. Protestocular, o günlerin moda sloganı olan “Komünistler Moskova’ya” sloganını atıyorlardı.
Aziz Nesin’den sonra bir gurup dinleyici, o arada ben de salonu terk ettik. Bu eylemi düzenleyenler, o tarihlerde, iktidarı da arkalarına alarak gençlik örgütlerini ele geçirmek isteyenlerin militanları idiler. Üniversite gençliği arasında pek az taraftarları vardı. Bu nedenle eylemlerde bazı lise dengi okul öğrencilerini de kullanıyorlardı.
Bu gençler daha sonraki birçok olayda solcu gençlerin karşısına çıkacaklardı. Özellikle öğrenci cemiyeti kongre ve seçimlerinde, sandık kaçırma olaylarında vurucu güç olarak kullanılacaklardı.
Aziz Nesin’e karşı yapılan ilk düzenlenmiş eylemli protesto herhalde buydu. Aziz Nesin, daha sonra çok daha tehlikeli durumlarla yüz yüze geldi ve 2 Temmuz 1993 tarihinde, Sıvas’ta, Madımak Oteli’nde yakılmak istendi. O olaylarda, 33 sanatçı, yazar ve aydın yakılarak öldürülmüştür.
Milli Türk Talebe Birliği genel başkanlığına, Aziz Nesin’i protesto ve benzeri olaylardan sonra, Bursa’da toplanan şaibeli bir kongrede Rasim Cinisli getirildi. Açıkçası, “kongre” ve “sirküler” oyunları ile MTTB Üniversite gençliği arasında tabanı olmayan bir gurubun eline geçti. Daha sonra, İsmail Kahraman örgütün başkanlığına getirildi. O tarihlerde, gençler ve öğrenciler arasında taraftarı çok az olan iktidarlar, öğrenci kongrelerine el altından müdahale ediyorlardı. Görevliler, yasal olmayan davranışlara göz yumuyor, sorumluları izlemiyorlardı.
Örneğin, kongreye katılan sağcı guruplar, kaybedeceklerini anladıkları zaman seçim sandıklarını kaçırıyorlardı. Veya belli kişilerle Bursa, Adapazarı gibi yerlerde kongre topluyorlar ve ilgili cemiyetler masasından “sirküler” alarak kongrelerini ve seçimlerini resmileştiriyorlardı. Bu nedenle bazı örgütler çift başlı hale gelmişti. Bu konularda o günlerin basınında bilgiler bulunmaktadır. 12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra, diğer gençlik kuruluşlarının yanı sıra, 1927 yılında, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, bambaşka amaçlarla kurulmuş olan MTTB de kapatıldı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://ata-genc.yetkin-forum.com
 
İstanbul Üniversitesi' nde Alman profesörler dönemi sona eriyordu
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ATA-GENÇ :: DEVRİMCİ BİLGİLER :: '68 Kuşağı-
Buraya geçin: