12 Eylül askeri darbesinde hem Türkiye'nin, hem de gençlerin çok uzun yılları kayboldu. Darbe, Ülkücüleri kurtardı mı? Darbecilerin vicdanı rahat mı? Tek bir cinayeti olmayan yasak asılırken, Öcalan ve yandaşları niye besleniyor?
12 Eylül askeri darbesinin ardından 27 yıl geçti.
Darbe sırasındaki siyasi sorumlu zat ile darbe konseyinin başı da vicdanları rahat bir şekilde aramızda. Şapkasını alıp demokratik yönetimi ara rejimcilere teslim edip giden zat, şimdilerde birilerine siyasi akıl babalığı yaparken, birisi de çıkıp titreyen ellerini göğsüne götürerek ‘Vicdanım rahat. Bir sağ’dan bir sol'dan idam ediyorduk ki eşitlik sağlansın’ diyor.
12 eylül öncesi yasak, Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı ve Hüseyin İnan fırtınası vardı. Türkiye üzerinde oyun oynayan ve Amerika ile süper devlet olma yarışında Türkiye’de hakimiyet sağlamayı amaçlayan Sovyet Rusya gençliğimizden önemli bir kısmını ‘Devrimci’ adı altında Marksist-Leninist grubunu KGB vasıtasıyla koordine etmeyi başarmıştı.
Ve bu sözde devrimcilerin yakalarına ‘Komünizme’ hizmet ettiğini gizlemek için de ******’ün Kocatepe ye çıkış rozetini taktırmıştı. yasak bu akımın en gözde lideriydi. Sözle sistemin değişmesini istemişti. Gün geldi yasak ve arkadaşları asıldı. Suçları; devlet düzenini silahlı örgütle değiştirmeye çalışmaktı. Gezmiş’i ve arkadaşlarını astıran aynı devlet; şimdi 35 bin insanımızın ölümüne ve ülkenin alt-üst olmasına sebebiyet veren terörist başı-bebeklerin katili Öcal’an ve yandaşlarını besleyip, meclislere sokuyor. Bu mantığa baktığımız da yasak ve arkadaşları bu vampirlerin yanında sütten çıkmış ak kaşıktır.
Çok iyi hatırlıyorum, Alparslan Türkeş ile MHP’nin Bahçelievler'deki merkezinde rahmetli Kemal Fedai Coşkuner le yaptığımız sohbette, her gün sol örgütler tarafından onlarca ülkücü öldürülmesine rağmen,Türkeş; yasak ve arkadaşlarının idam edilmesine karşı olduğunu rahatlıkla ifade ediyordu. Ve aynı Türkeş, 1979 yıllarının ortalarında siyasi yönetimdeki çatlaklar yüzünden terörün ivme kazandığını, tek çarenin ise fazla gencin ölümünü engellemek için ordunun yönetime el koymasını sık sık istemekteydi.
Ve 12 eylül 1980 sabahı ordu yönetime el koydu.
Ülkücüler’in, Akıncıların ve solcuların hepsi toplanıp cezaevlerine atılırken, siyasi patronlar tatil köyü sayılacak mekanlara eşleri ile birlikte gönderilmişti. İşte gençlikte o zaman uyanış başladı.
Çünkü; onlar ister suçlu ister suçsuz olsunlar, anadan doğma ağır işkencelere tabi tutulurken, onları darbeden önce taraftar olarak ileri süren siyasi patronlar belikli askerle anlaşmış ve kendilerini tatile çıkartmışlardı.
Askeri yönetim o dönemde ek bir genelge yayınlayarak örgüt ve örgüt mensubu yakalayan polislere de para primi vereceğini bildirince olanlar olmuştu. Herkes toplanıyordu ve işkencelerde sözde itiraflar imzalattırılıyordu. Öyle bir hal almıştı ki hali hazırdaki cezaevlerinde yer yoktu.Prefabrik cezaevleri inşa edilip gençler içine sokuluyordu, hem de hayvan misali.
Bir yatakta 6 kişi yatmaktaydı.
Suçsuz-günahsız yıllarca yatıp mahkemelerden beraat eden binlerce genç oldu.
Cezaevlerinde, işkencelerde ölenler, sakat kalanlar oldu. Şimdi darbeciler yargılansın diyenler her ne hikmetse o dönemde cezaevlerinde yatıp ta yargılanmaları sonucu beraat edenlerin haklarının bir şekilde iadesini istemiyorlar.
Kenan Evren, TV’lere çıkıp elleri titreyerek ve övünerek vicdanının rahat olduğu ve o dönemlerde eşitliği sağlamak için bir sağ’dan bir sol'dan idam ettiklerini rahatça söylüyor. Şimdi sormak lazım Evren’e; “Yaşı daha henüz reşit olmamış gencin yaşını büyüttürüp, idam ettirmek hangi vicdanda var? Olmayan vicdan rahat olur mu?”
Ülkenin kalkınmasında onlarca yıl zamanlar durdurulduğu gibi binlerce gencin yılları heba oldu. Şimdi bu yılların hesabı kesinlikle iade edilmeli ve küskünler devleti ile barıştırılmalıdır.