Mehmetcik, Niyazi ve Şehitlik Üzerine
İnsanların savaşı, uğruna ölmeyi, zorunlu olarak öldürmeyi normal karşılaması yâda yüceltmesi oldukça sık rastlanılan bir aldatmacadır. Bu bütün dünyada çıkarları korumanın en geleneksel yöntemidir. Türkiye' de yâda dünyada ölen insanlar ne için ölüyorlar sorusunun cevabı; ulusal çıkarların korunmasıdır. Bunun dışında başka bir cevap yoktur. Üzerinde yaşadığımız topraklarda ülkenin ulusal çıkarları, sömüren bir kesim ve sömürülen başka bir kesimin ilişkilerinden ibarettir. Sistem de var oluşunun gereği zorunlu olarak sömürenlerin yanındadır. Anaparanın yöneticileri; sömürenleri ve onların yasalarını koruyan insanları kandırmak için tanrının cennetini, ulusal şan ve şerefi, şahadet şerbetini öne sürerler. Bir insanın başka bir insanı öldürmesini ne haklı çıkartabilir? Bu soruya bir cevap verebilmek için tanrı olmak gerekir. Çünkü us sahibi bir yaratık bu soruna öldürmek kötüdür den başka hiç bir şey söyleyemez.
Çok sığ olmakla beraber çarpıcı olduğu için 2. dünya savaşı örneğini vermeden edemeyeceğim. Bu savaşta önce Almanlar öldürmeye başladı. Hepsi kahraman oldu. Kahrolası düşmanlarını ülküleri uğruna, yüce alman ulusu uğruna bertaraf ediyorlardı. Ölen bütün alman askerleri ne büyük bir şeref ve şan elde ettiler. Şimdi cennette alman kadınlarının memeleri ile ödüllendiriliyorlardır. Sonra Amerikalılar, Almanları öldürdü. Kahraman Amerikalılar, İngilizler, Ruslar oldu. Lanet olasıca Alman askerlerini cehenneme gönderdiler. Verdikleri kayıplar Alman askerleri ile birlikte hurilerin öbür memesinde teselli buluyorlardır.
Şimdi bizim Mehmetçiklerde ölünce bütün ulusların savaşta kaybettikleri insanlar gibi yüce bir mertebeye çıkıp ya şehit, ya savaş kahramanı ya blutzeuge ya martyr veya kısaca niyazi olup tanrının katına çıkıyorlar ve bütün cennet erkânı ile beraber hurilerin göbeğinden şarap yudumluyorlardır…
Son zamanlarda ülkede ortaya çıkmış, güdümlenmiş bir yığın insan ellerinde pankart ve bayraklarla gidip savaşalım diyerek çığlıklar atıyorlardı ve bizde bu çığlıkların eşliğinde sava gittik Bu ülkede her yıl 8500 kişi trafik kazalarından dolayı ölüyor. Bu ölenler de bizim insanımız. Bu ölenler de birilerinin çocuğu, canı, cananı... Terörle mücadele adı altında gidip Güneydoğu bölgemizde savaşarak ölenlerde bizim canımız. Peki, neden trafikteki ölümlere bu kadar yoğun tepki göstermiyoruz. Böyle tepki gösterip biraz da dikkatli olsak ve ölüm oranını yüzde elli azaltsak, yılda 4250 insanı kurtarmış olacağız...
Çok eski bir atasözü var "kanı kanla yummazlar, kanı suyla yurlar" diye. Bu ülkede 20 yıldan fazladır terör diyip bizi kandırdıkları durumla, silahlı mücadele ile başa çıkmaya çalışıyoruz. Bu yöntem başarısız ki çok uzun süredir aynı başarısız yöntemle hareket edip aynı hatayı yapıyoruz. Milyonlarca doları boşu boşuna harcadık. 200.000 insanımız öldü. Ama hayatımızı kontrol eden yöneticiler ve teleekranlar savaşmamız için ellerinden gelen propagandayı artlarına koymuyorlar. Bir Hintli şöyle bir şey söylemiş, "size yemin ederim ki yeryüzünün bütün toprakları bile tek bir insanın hayatına değmez". Artık silahla bir şeyleri çözemeyeceğimizi ne zaman anlayacağız. Artık cinayet işlemeyelim ve sistemin bizi ölüme ve öldürmeye göndermesine izin vermeyelim. Her şeye rağmen savaşa hayır.
Coşkun KIRAÇ