ATA-GENÇ
|
| | NAZIM HİKMET | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:48 | |
| Nazım Hikmet Şiirleri Burada Paylaşıla bilir...
Sen benim sarhoşluğumsun
Sen benim sarhoşluğumsun ne ayıldım ne ayılabilirim ne ayılmak isterim başım ağır dizlerim parçalanmış üstüm başım çamur içinde yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim. | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:49 | |
| SENİ DÜŞÜNMEK Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, Dünyanın en güzel sesinden En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey... Fakat artık ümit yetmiyor bana, Ben artık şarkı dinlemek değil, Şarkı söylemek istiyorum. | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:49 | |
| KIZ ÇOCUĞU
Kapıları çalan benim kapıları birer birer. Gözünüze görünemem göze görünmez ölüler.
Hiroşima'da öleli oluyor bir on yıl kadar. Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce, gözlerim yandı kavruldu. Bir avuç kül oluverdim, külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için hiçbir şey istediğim yok. Şeker bile yiyemez ki kâat gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver. Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler. | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:49 | |
| YÜRÜMEK
yürümek; yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak, havaları boydan boya yarıp ikiye karanlığın gözüne bakarak yürümek..
yürümek; dost omuz başlarını omuzlarının yanında duyup, kelleni orta yere yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek ..
yürümek; yolunda pusuya yattıklarını, arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek ..
yürümek; yürekten gülerekten yürümek ... | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:50 | |
| Cay Simit ve peynir basit yaşamak
Basit yaşayacaksın..
Meselâ; susayınca su içecek kadar basit. Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın; tek bir düğme, tek bir cümle gibi; sevince lafı dolandırmadan söylediğin “seni seviyorum” gibi
Basit bir öpücük yetecek sana; basit sıcak bir öpücük. Ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin. O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını, o öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını
Kabak çekirdeği verecek sana rakamların veremediği mutluluğu
El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak en değerli kâğıdın; hep yanında taşıdığın, atmaya kıyamadığın
İki harekette giyiniverecek, iki harekette soyunuvereceksin. Kısacık olacak uyanman ve yola çıkman arasında geçen süre; kısacık olacak, sıcacık kollara dolanman ve yolculuklara çıkman arasında geçen süre
Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını; bakışların bile anlatabilecek kendini
Beklentilerin de basit olacak. Kaf Dağı’nın önünde bekleyecek mutluluklar. Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını; ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana en ucuz aşk romanını
Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini. Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken
Bir kaşarlı tost olacak aradığın nasıl oturacağını bilemediğin sofrada; parmakların olacak en kıymetli çatalın. Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri. İskender’in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında
Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana kontrplak bir gitarda, doğru basılmış bir “fa diyez”in mutluluğunu
Makyajın ilk “a” sına kadar bilmen yetecek. Temizlik kokacak en pahalı parfümün
“Bilmiyorum” diyebileceksin bilmediğinde ve çok normal olacak onu da bilmeyişin. Tek dereden su getirmen yetecek, bir “istemiyorum” diyebilmeye
Ne durduğu farketmeyecek abanın altında
Saatin, sadece saati gösterecek; Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın. Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan
Basit yaşayacaksın, basit. Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit..
Çay, simit ve peynirle...
Nazım Hikmet | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:50 | |
| sofra
Şu Varna deli etti beni, divâne etti. Sofrada domates, yeşil biber, kalkan tavası, radyoda "Ha uşaklar!" Karadeniz havası, rakı kadehte aslan sütü, anason, uy anason kokusu! Ahbapça, kardeşçe konuşulan dilim... A be islâh be, islâh be hâlim... Şu varna deli etti beni divâne etti...
6 Haziran 1957, Varna | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:50 | |
| Kosmosun Kardeşliği Adına
Kosmosda bizden başka düşünen var mı var bize benzer mi bilmiyorum belki bizden güzeldir bizona benzer mesela ama çayırdan nazik belki de akarsuyun şankına benzer belki çirkindir bizden karıncaya benzer mesala ama tıraktörden iri belki de kapı gıcırtısına benzer belki ne güzeldir bizden ne de çirkin belki tıpatıp bize benzer ve yıldızlardan birinde hangisinde bilmiyorum yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz hangi dilde bilmiyorum yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz onunla Tovariş diyecek söze bu sözle başlayacak biliyorum Tovariş diyecek ne üs kurmaya geldim yıldızına ne petrol ne yemiş imtiyazı istemeğe Kola-kola satacak da değilim selamlamaya geldim seni yeryüzü umutları adına, bedava ekmek ve bedava karanfil adına mutlu emeklerde mutlu dinlenmeler adına "Yarin yanağından gayrı her yerde her şeyde hep beraber" diyebilmek adına evlerin yurtların dünyaların ve kosmosun kardeşliği adına
13 Nisan 1961, Paris | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:51 | |
| BİR CEZAEVİNDE TECRİTTEKİ ADAMIN MEKTUPLARI
Senin adını kol saatimin kayışına tırnağımla kazıdım. Malum ya, bulunduğum yerde ne sapı sedefli bir çakı var, (bizlere âlâtı-katıa verilmez), ne de başı bulutlarda bir çınar. Belki avluda bir ağaç bulunur ama gökyüzünü başımın üstünde görmek bana yasak... Burası benden başka kaç insanın evidir? Bilmiyorum. Ben bir başıma onlardan uzağım, hep birlikte onlar benden uzak. Bana kendimden başkasıyla konuşmak yasak. Ben de kendi kendimle konuşuyorum. Fakat çok can sıkıcı bulduğumdan sohbetimi şarkı söylüyorum karıcığım. Hem, ne dersin, o berbat, ayarsız sesim öyle bir dokunuyor ki içime yüreğim parçalanıyor. Ve tıpkı o eski acıklı hikâyelerdeki yalnayak, karlı yollara düşmüş, yetim bir çocuk gibi bu yürek, mavi gözleri ıslak kırmızı, küçücük burnunu çekerek senin bağrına sokulmak istiyor. Yüzümü kızartmıyor benim onun bu an böyle zayıf böyle hodbin böyle sadece insan oluşu. Belki bu hâlin fizyolojik, psikolojik filân izahı vardır. Belki de sebep buna bana aylardır kendi sesimden başka insan sesi duyurmayan bu demirli pencere bu toprak testi bu dört duvardır...
Saat beş, karıcığım. Dışarda susuzluğu acayip fısıltısı toprak damı ve sonsuzluğun ortasında kımıldanmadan duran bir sakat ve sıska atıyla, yani, kederden çıldırtmak için içerdeki adamı dışarda bütün ustalığı, bütün takım taklavatıyla ağaçsız boşluğa kıpkızıl inmekte bir bozkır akşamı.
Bugün de apansız gece olacaktır. Bir ışık dolaşacak yanında sakat, sıska atın. Ve şimdi karşımda haşin bir erkek ölüsü gibi yatan bu ümitsiz tabiatın ağaçsız boşluğuna bir anda yıldızlar dolacaktır. Yine o malum sonuna erdik demektir işin, yani bugün de mükellef bir daüssıla için yine her şey yerli yerinde işte, her şey tamam. Ben, ben içerdeki adam yine mutad hünerimi göstereceğim ve çocukluk günlerimin ince sazıyla suzinâk makamından bir şarkı ağzıyla yine billâhi kahredecek dil-i nâşâdımı seni böyle uzak, seni dumanlı, eğri bir aynadan seyreder gibi kafamın içinde duymak...
II
Dışarda bahar geldi karıcığım, bahar. Dışarda, bozkırın üstünde birdenbire taze toprak kokusu, kuş sesleri ve saire... Dışarda bahar geldi karıcığım, bahar, dışarda bozkırın üstünde pırıltılar... Ve içerde artık böcekleriyle canlanan kerevet, suyu donmayan testi ve sabahları çimentonun üstünde güneş... Güneş, artık o her gün öğle vaktine kadar, bana yakın, benden uzak, sönerek, ışıldayarak yürür... Ve gün ikindiye döner, gölgeler düşer duvarlara, başlar tutuşmaya demirli pencerenin camı : dışarda akşam olur, bulutsuz bir bahar akşamı... İşte içerde baharın en kötü saati budur asıl. Velhasıl o pul pul ışıltılı derisi, ateşten gözleriyle bilhassa baharda ram eder kendine içerdeki adamı hürriyet denen ifrit... Bu bittecrübe sabit, karıcığım, bittecrübe sabit...
III
Bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak bu kadar mavi bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldanmadan durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum, dayadım sırtımı duvara. Bu anda ne düşmek dalgalara, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, güneş ve ben... Bahtiyarım...
NAZIM HİKMET | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:51 | |
| MAVİ LİMAN
Çok yorgunum, beni bekleme kaptan. Seyir defterini başkası yazsın. Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman. Beni o limana çıkaramazsın...
NAZIM HİKMET | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:51 | |
| Seviyorum Seni
Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini neyin nesi belirsiz telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık içimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni Yaşıyoruz çok şükür der gibi.
Nazım Hikmet Ran | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:51 | |
| DOSTLUK Biz haber etmeden haberimizi alırsın, yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin.
Gözümüzün dilinden anlar, elimizin sırrını bilirsin.
Namuslu bir kitap gibi güler, alnımızın terini silersin.
O gider, bu gider, şu gider, dostluk, sen yanı başımızda kalırsın | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:51 | |
| DÜNYAYI VERELİM ÇOCUKLARA
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında dünyayı çocuklara verelim kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi hiç değilse bir günlüğüne doysunlar bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı çocuklar dünyayı alacak elimizden ölümsüz ağaçlar dikecekler | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:52 | |
| VE KADINLAR
Ve kadınlar, bizim kadınlarımız: korkunç ve mübarek elleri, ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yasamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve karasabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:52 | |
| Menekşe
Bizde bilirdik yare giderken Menekşe yollamasını Ama arkadaşlar açtı Yedik menekşe parasını | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:52 | |
| Gelmiş Dünyanın Dört Bir ucundan
Gelmiş dünyanın dört bir ucundan Ayrı dilleri konuşur, anlaşırız Yeşil dallarız dünya ağacından Gençlik denen bir millet var, ondanız. | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:53 | |
| Bulut Mu Olsam Denizin üstünde ala bulut yüzünde gümüş gemi içinde sarı balık dibinde mavi yosun kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür.
Bulut mu olsam, gemi mi yoksa? Balık mı olsam, yosun mu yoksa?.. Ne o, ne o, ne o. Deniz olunmalı, oğlum, bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla. | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:53 | |
| Tahir İle Zühre Meselesi
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:53 | |
| O Duvar
O duvar o duvarınız, vız gelir bize vız! Bizim kuvvetimizdeki hız, ne din adamının dumanlı vaadinden, ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır. O yalnız tarihin o durdurulmaz akışındandır. Bize karşı koyanlar, Karşı koymuş demektir: Maddede hareketin, yürüyen cemiyetin ezeli kanunlarına. Sükun yok, hareket var bugün yarına çıkar yarın bugünü yıkar ve durmadan akar akar akar. Biz bugünün kahramanı, yarının münadisiyiz Biz durmadan akan, yıkıp yapan akışın çizgilenmiş sesiyiz. Biz, adımlarını tarihin akışına uyduran temelleri çöken emperyalizme vuran, yarını kuran- -larız O duvar, o duvarınız, vız gelir bize vız!
1925 Nazım HİKMET | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:53 | |
| Sen
sen esirliğim ve hürriyetimsin çıplak yaz gecesi gibi yanan etimsin sen memleketimsin
sen ela gözlerinde, yeşil hareler sen büyük, güzel ve muzaffer ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:54 | |
| ****
kar kesti yolu oturdum karşına diz üstü seyrettim yüzünü gözlerim kapalı
gemiler geçmiyor uçaklar uçmuyor sen yoktun karşında duvara dayanmıştım konuştum konuştum konuştum ağzımı açmadım
sen yoktun ellerimle dokundum sana ellerim yüzümdeydi | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:54 | |
| Sen sanma ki sanatın damağında tadı var acı bir hıyar lezzeti gibi...
Mısralarımda yok benim gözyaşlarımın tadı, Şiirlerim içilmez ingiliz tuzu gibi
1929 | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:54 | |
| Bir tanem! Son mektubunda : "Başım sızlıyor yüreğim sersem!" diyorsun. "Seni asarlarsa seni kaybedersem;" diyorsun; "yaşıyamam!" Yaşarsın karıcığım, kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda; yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı en fazla bir yıl sürer yirminci asırlılarda ölüm acısı. Ölüm bir ipte sallanan bir ölü. Bu ölüme bir türlü razı olmuyor gönlüm. Fakat emin ol ki sevgili; zavallı bir çingenenin kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli geçirecekse eğer ipi boğazıma, mavi gözlerimde korkuyu görmek için boşuna bakacaklar Nâzıma!
Ben, alacakaranlığında son sabahımın dostlarımı ve seni göreceğim, ve yalnız yarı kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim... Karım benim! İyi yürekli, altın renkli, gözleri baldan tatlı arım benim; ne diye yazdım sana istendiğini idamımın, daha dâva ilk adımında ve bir şalgam gibi koparmıyorlar kellesini adamın. Haydi bunlara boş ver. Bunlar uzak bir ihtimal. Paran varsa eğer bana fanile bir don al, tuttu bacağımın siyatik ağrısı. Ve unutma ki daima iyi şeyler düşünmeli bir mahpusun karısı.
NAZIM HİKMET | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:54 | |
| Trafik Memurları
Trafik memurları dikilmiş durur El kol kımıldar kaşlar çatık Sopalarının ucunda hürriyetimiz Trafik memurları dikilip duracak Sokaktakiler birbirlerini sevmeği öğreninceye kadar. | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 11:55 | |
| Yine Yağmur Üstüne
Serçe kuşları gibi yağmur Çinko dama serptiğim Ekmek kırıntılarını Telâşlı telâşlı, tıkır tıkır. Serçe kuşları gibi yağmur. | |
| | | Umudun Türküsü
Mesaj Sayısı : 23 Kayıt tarihi : 24/02/08
| Konu: Geri: NAZIM HİKMET Perş. Şub. 28 2008, 20:05 | |
| GÜNEŞİ İÇENLERİN TÜRKÜSÜ Bu bir türkü:- toprak çanaklarda güneşi içenlerin türküsü! Bu bir örgü:- alev bir saç örgüsü! kıvranıyor; kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor esmer alınlarında bakır ayakları çıplak kahramanların! Ben de gördüm o kahramanları, ben de sardım o örgüyü, ben de onlarla güneşe giden köprüden geçtim! Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi. Ben de söyledim o türküyü!
Yüreğimiz topraktan aldı hızını; altın yeleli aslanların ağzını yırtarak gerindik! Sıçradık; şimşekli rüzgâra bindik!. Kayalardan kayalarla kopan kartallar çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını. Alev bilekli süvariler kamçılıyor şaha kalkan atlarını!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Düşmesin bizimle yola: evinde ağlayanların göz yaşlarını boynunda ağır bir zincir gibi taşıyanlar! Bıraksın peşimizi kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!
İşte: şu güneşten düşen ateşte milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!
Sen de çıkar göğsünün kafesinden yüreğini; şu güneşten düşen ateşe fırlat; yüreğini yüreklerimizin yanına at!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk! Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız, toprak kokuyor bakır sakallarımız! Neş'emiz sıcak! kan kadar sıcak, delikanlıların rüyalarında yanan o «an» kadar sıcak! Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak, ölülerimizin başlarına basarak yükseliyoruz güneşe doğru!
Ölenler döğüşerek öldüler; güneşe gömüldüler. Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor! Kalın tuğla bacalar kıvranarak ötüyor! Haykırdı en önde giden, emreden! Bu ses! Bu sesin kuvveti, bu kuvvet yaralı aç kurtların gözlerine perde vuran, onları oldukları yerde durduran kuvvet! Emret ki ölelim emret! Güneşi içiyoruz sesinde! Coşuyoruz, coşuyor!.. Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!
Akın var güneşe akın! Güneşi zaaaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!
Toprak bakır gök bakır. Haykır güneşi içenlerin türküsünü, Hay-kır Haykıralım!
NAZIM HİKMET
| |
| | | | NAZIM HİKMET | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|