ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Nihat BEHRAM Perş. Şub. 28 2008, 12:22 | |
| SÜRGÜN Uyandırın anamı Söyleyin gidiyorum Yolumu gözlemesin Dönemem belki geri Arkadaşlarım duysun Kardeşim bunu bilsin Söyleyin gidiyorum Dönemem belki geri Babama haber salın Çiçekler onda kalsın Sulasın günaşırı Dönemem belki geri Korulara söyleyin Dağlara asmalara Baygın çocukluğumun Çınladığı kırlara Söyleyin gidiyorum Dönemem belki geri Gelsinler anılarım Uğurlasınlar beni Sadece sevdiğime Söylemeyin duymasın O kadar körpe ki kalbi Bilmiyor yitirmeyi Söylemeyin bu akşam Sevdiğim ağlamasın | |
|
ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: Nihat BEHRAM Perş. Şub. 28 2008, 17:26 | |
| ÜÇ DAĞA AĞIT
Açlığın çıplaklığın acısı mı genişliyor dalları meyvaya çağıran rüzgâr mı
Dalgın bir kuşun ötüşünden sevdiğinin kalbine düşen âşık mı yağmuru emen toprak mı derinleşiyor
Yas mı tutmalıyım onurlu ölüme halkın gözlerini dolduran çizgilere umudu mu çağırmalıyım
Ah gidiyor işte gidiyor göz göre göre sıcak titreyişi varlığını hayata adamışların gidiyor öfkenin haykırışları yasalarıyla gidiyor kahredişin zulmün ve iğrençliğin buyruklarıyla gidiyor toprağa düşen bakımsız yapraklar gibi değil azarlanmış çocukların kederiyle değil doğuşun ve sevmenin feryadıyla gidiyor ölümü donatan arkadaşlarım
Ah gidiyor işte gidiyor göz göre göre durutarak gündüzleri geceleri durutarak adanmışlığı, mertliği, yüceliği damıtıp sevdalarına neferi toprağa aşılamaya gidiyor arkadaşlarım
Bulutlar da hafif mi kar taneleri kadar özgürlüğün borcu mu ödeniyor yaralar mı açılıyor yoksulluğa ezilmişliğin isyanı mı sesleniyor
Ah gidiyor işte gidiyor göz göre göre birer rüzgâr uğultusu bırakarak yanan ateşe
Nihat BEHRAM | |
|
ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 34 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: Nihat BEHRAM Perş. Şub. 28 2008, 17:27 | |
| YİNE DE GÜLÜMSEYEREK
Ne sağnaklar görmüşüz, yarılan gökyüzünden alnımız yıldırımlarla ağmış, ne rüzgarlar çınlamış bağrımızda, coşkusundan kırılmış kaburgamız, dişlenip kayaları ne ateşler yakmışız, aşmışız ne zifir uçurumlar, yine de ürkütmeden öpmüşüz bir ceylanı gözlerinin yaşından incitmeden tutmuşuz ağzımızda yorulan kelebeği; şimdi asmalardan korukların tadı silinmiş, sesimizde sendeleyen bir keder, uykusuzluk serin serin sızıyor acıyan tenimizden; ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzde aşkın yeri çok derin.
Ne azgın canavarlar üstüne yürümüşüz bir demet çiçek için, neyimiz var neyimiz yok vermişiz bir narin dilek için, yıllarını taş duvara örmüşüz ömrümüzün bir hırçın yürek için; şimdi çevremizde yosunlaşmış sessizlik, yabanıyız gittiğimiz her şehrin, çiğdemsiz, kükremesiz, kimsecikler sezmiyor boynumuzdan didişen örümceğin zehrini; ziyanı yok, nasıl olsa nabzımızda durulanır yaşamanın iksiri. Ne güzel sevmişiz, ağzımızda mavi bir tat kekremiş, ne sızılar sarmışız yumuşacık öpüşlerin çığlığını kuşanıp, şafaklar tutuşkunu şarkılar yuvalanıp ne mintanlar yırtmışız, şimdi usulcacık ürpersek kara gece uykumuz kaçacak kadar delik üstümüz çimensiz tepeler gibi bereketsiz, örtüsüz, serin; ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzün çayırları ipekten, bakışımız lekesiz.
Ne masalar düzmüşüz kıvrımları gümüş, kakmaları sedeften, ne milyonlar yanından baş eğmeden geçmişiz, huyumuz değişmemiş, hayatımız günbegün çarpışarak yaşanılan sırların ürünüdür; şimdi kar altında avcumuz, avurdumuz ilaçsız, ıssızlaşmış sabahlar, yoksunluk arsızlaşmış, kaçışır yolumuzdan gölgesini de alıp o şaklabanlar inildesek açlıktan; ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzün dağı taşı altından.
Ne devlerle dalaşmış kanımızı göstermeden silmişiz. ne kudurgan günlerde elimizi dost eline titremeden vermişiz, bir ömür seğirtmişiz bir nefes beklemeden; şimdi nice anışların dudağı üşüyen bir çocuk kadar uçuk, nicesi elsıkışların sahtekar çıkmış.
- Bizi eşkıyalar soymamış abi muhabbet yıkmış!
Nihat BEHRAM | |
|
artemis
Mesaj Sayısı : 46 Kayıt tarihi : 26/02/08
| Konu: Geri: Nihat BEHRAM Salı Mart 11 2008, 00:52 | |
| olmamş bak nihat behramın ey halk şiiri yok | |
|
artemis
Mesaj Sayısı : 46 Kayıt tarihi : 26/02/08
| Konu: Geri: Nihat BEHRAM Salı Mart 11 2008, 01:09 | |
| Haykır acını ey halk,baş eğme haykır Bir yol kavşagındasn ve ancak Yaraların haykırışlarla onarılır Bir yol kavşağındasın ve senin Değişmek için çırpınıyor kaderin Kuşan alnında biriken o kara teri Sırtında şakırdayan kırbacı kopar Soluk al,ışıldat o mazlum yüreğini Bak;korlaştı acıların,kozalandı Ey halk,parçala şu nankör suskunluğunu Baş kaldır artık Sevginin ve öfkenin uğultusunu Bağrına vura vura taşırken sana Karşılık gözetmiyor o gencecik insanlar Ne barbarın tehdidi,ne dişleri kıran elektrik Dalga dalga yayılan o rüzgerı durdurabilir Bu direniş senin için ey halk Bu çığlık senin kollarınla Yıkılsın şu köhne dünya Ve coşkuyla yeniden kurulsun diye çınlatıyor hayatı Bir yol kavşağındasın fakat Mutlaka değişecek kaderin Bunu bekliyor şu ıslak çukurlarda yürüyen şu yoksul çocuk Bunu bekliyor gözevleri kurutulmuş analar Bunu bekliyor zincirin oyduğu bilek Bunu bekliyor açlık,kuraklık,ılık ılık akan kan Bunun için en gençlerimizi ölümle tanıştırdık Kuşan kendini artık Biraz da gövdeni yüreğinle kırbaçla Ey halk,haykır acını;bu kara dumanı dağıt | |
|