ATA-GENÇ
|
| | Yılmaz Odabaşı | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 35 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Yılmaz Odabaşı Perş. Şub. 28 2008, 12:24 | |
| Yüzde Yüz/Süzlük Yeni Bir Yüz
götürür uykulu Atları Onları çarmıhlar Çıkmazına' -lorca-
(artıktık Artık):
uğultuların Artığıyız Be Çocuk spermlerin, Rahim Kanlarının, Eski Dolunayların kesilip Yakılmış Yabanıl Ağaçların, Susan Dağların aldatılmış Avuntuların, Kirli Lavaboların, Anlaşılır Günahların ezberlerin, 'ilk'lerin, Dinmeyen Şehvetlerin ve Kimsesiz Özlemlerin, Tanıdık Kederlerin, Zalim Yenilgilerin apansız Sevinçlerin, Gündelik Zaferlerin;
-zaferler Tiner Gibi Uçucu, Yenilgiler Kalıcıdır...- * bayat Yenilgilerle tükürülmüş Hayatların Gündüzlerinde ve Miyop Gözlerinde, Yorgun Gölgelerinde artık artıkların Da Artığıyız Biz geceleri Bir Yıldız Ansızın Kayarken Gökte düşün Ki Milatların Tortusuyuz Biz... * daha Yorulur Günler, Güller Anısı, Dikeni Kalplerimizde hasretim Tabutunu Da Taşır kaç Bahar Vurulur Hırslı, Telaşlı Günlerimizde?
bakabilsek Utanacak, Duyabilsek Ağlayacaktık ne Upuzun Yaşayacak Cesaretimiz ne An'lara, Günlere İz Bırakacak Sabrımız Kaldı herkes Geldi Ve Gitti vicdanlarımızda Yalan Yanlış Nice İz Kaldı... * çok İnançlar: Kutsayıp Tapınışlar yok! Yok İnançlar: Tükenerek, Savrularak Kalışlar! çok Aşklar : Yok Aşklar... * yüzde Yüz/süzlük Yeni Bir Yüz artık tükürülmüş hayatların gündüzlerinde böyle savrulacaktık!
karaya vurmuş yaralı martılar gibi yalnız yaşayacaktık! * yaşayıp yaşamdan çok şey umarak yetişkinler Ormanında Kaybolacaktık!
kaybolacaktık kaybolmakta Yeni Bir Yol Var Sanarak... * iradesiz İştahlarımızla vicdanlar Emzirip Günleri Avutacaktık sanal Aşklar, Nankör Şehvetler Arasında ağrıyarak Körleşen Duyularımızla buruşturup Yılları Anısız Kalacaktık...
hayatlarımıza Hükmeden Dişliler Arasında günlerimizi İhanetle Kutsayıp özgürlüklerimizi Domates Gibi Satacaktık
artıktık artık satacaktık... Satacaktık! * saman Balyaları Gibi Oturup Yılların Sofrasında ağrılarla Uyuyup Çağrılarla Uyanarak zaaflarımızla Kol Kola Dolaşacaktık 1+1+1=0 artık yeni Artıklar Olacaktık | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 35 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: Yılmaz Odabaşı Perş. Şub. 28 2008, 12:24 | |
| Yenik Serçe
yaban ve Asi dağlara Dağılan Taylar Gibi ve Yangın gençliğinin Alazından Işıltılı Bıçaklar Gibi
adana’da Yollara Dizilmiş Garlarda çığlık Çığlığa Peronlarda çocuklar Gibiydi Gözleri
/adı Nevin şarap İçer, Rüzgar Giyerdi Geceleyin…/
ıı o, Kanadı Kırık Bir Kuştu beyaza Vurulmuştu kimseler Görmedi Bir Başka Renk Sevdiğini kimseler görmedi Kimseler Kirlendiğini…
/adı Nevin hüzün Kokar Ve Korkardı Geceleyin…/
ııı “kendini Martılarla Bir Tutma” Derdim “senin Kanat- ların Yok .düşersin Yorulursun.beni Koyup Koyup gitme Ne Olursun!”
o, Kanadı Kırık Bir Kuştu gülümserken Vurulmuştu kimseler Görmedi Uçtuğunu kimseler, görmedi Kimseler Öpüştüğünü…
/adı Nevin özlem Tüter Ve Ç(ağlardı) Geceleyin./
ıv “ışığın” Diyordu: Kırılıp Düştüğü Yerlerden Geliyorum; karanlık Kördü Ve Acımasız…ellerimle Kırdım Ben De kalan Kanatlarımı; Kanatlarımı Kanatmaktan Geliyorum…
v o Bir Yenik Serçeydi Sıkılınca Ağlamaya Çıkardı.sonar Da çift Çıkardık; Kar Yağardı, Biz Dinlemez, Çıkardık! O Kentte bütün Sokaklar Biz Yan Yana Yürümeyelim Diye Dar Ya pılmıştı, İnsanlar Dar Yapılmıştı, Biz Çıkardık!
kar Durmazdı, Üşüşürdü Saçlarına Ve Hep Bir Şeylere Ağ- lardı O Karlı Havalarda…avurtlarına Çarpan Kar Taneleri, gözyaşlarının Sıcaklığına Çarpar Erirdi…erirdi…biz Yan yana, Yana Yana! Yana Yana…
/o Bir Yenik Serçeydi Sıkılınca Ağlamaya Çıkardı ben Yürüsem Bütün Yollar Ona Çıkardı…/
vı gitti…kanatları Yüreğimdeydi kalan, Elimde Minyatür Bir Kuş Şimdi yitirdim O Aşkın Kimliğini h Ü K Ü M S Ü Z D Ü R…
/adı Nevin, ihaneti Tutuşturduk Bir Sabahleyin!/ | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 35 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: Yılmaz Odabaşı Perş. Şub. 28 2008, 12:25 | |
| Suskunluk Vurgundur Gün Batımında
ı
suskunluk vurgundur günbatımına önce Bir Çığlık Karışır Bozkırlara suya İner Ceylanlar ve Işık ve Ses gömülür Suya
ıı
böyle Her Akşam günbatımına offf Derim öbür Ucundaki Irmaklarına Dünyanın öbür Ucundaki Şarkılarına ve Gülmek o Saat çığlık Çığlığa Bir Ezgidir Dudaklarımda yılmaz Odabaşı şehvetin Türküsü Vuslata Kalsın
ı heyhat yeniden ıskaladın vuslatı
şimdi Eyersiz Atlar Gibi Özgür ve Lanetli Bir Keder Gibi uzak yağmurda...
* çok Dost Olmasan çok Olmazdı Düşmanlarında
çok Galip Gelmek İstemesen kim Bilir, Böyle Çok Yenilmeyecektin
çok Gülmesen Belki Bir Zaman böyle Öç Almazdı Hayat ağlamazdın çok...
* çok Sevmesen çok Özlemezdin
çok Görmesen Bilmezdin çok Bilmesen çok Acıtmazdı Hayat
çok Gitmesem Yollara upuzun Yollara böyle Çok Olmazdı Dönüşün
böyle Uzak Durmasan sana Böyle Yakın Olmazdım yanmasam kül kalmazdım...
şehvetin Türküsü Vuslata Kalsın!
ıı uçurumlar Eskisin Bırak! ve Şehvetin Türküsü Vuslata Kalsın ki Bu Başıbozuk Uğultuda Mağlup Sesim sesine Varsın...
seni Bana Uzak Kılan Bu Issız ve Derin Uçurumlar uçurumlar Utansın!
ııı ama Diner Şehvet ve Bir Gün Aşınır Vuslat Da bir Okyanusa Baka Baka Kalırız Palamarlarda kalırız...kuytularda...sanki Bir Yalnız Karınca kararınca Kalırız Solgun Güz Bahçelerine Aşklar Varınca
ey Kırık Dal Parçaları uzak yağmurda şehvetin Türküsü Vuslata Kalır ve Yiter ve Her Hikaye Biter herkes Yangınından Külüne Döner ve Bir İhanettir Ten Bedende çekip Gider...çekip Gider...
sonra Kırık Dal Parçaları uzak yağmurda bize Benzerler...
ıv hıçkırıkların kuytuluklara
sevincin kahrına
dönüşün yıllara Kurban!
kalbin kabrine
dostluğun pusulara
yenilgin umuda Kurban!
özlemim özlemine Kurban Yar yangınım Şimdi Ben
/y A N G I N I M , b İ R K İ B R İ T Ç Ö P Ü N E K U R B A N ! / | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 35 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: Yılmaz Odabaşı Perş. Şub. 28 2008, 12:25 | |
| Senin İçin
-başak İçin-
her Yerde Bırakıp Gittin Beni Gözlerinle düşlerin Yüreğiyle Bırakıp Gittin Beni yarım Kalmış Bir Cümle Gibi Bırakıp Gittin gelişigüzel Bir Nesne, Bir İskemle Gibi yazla Birlikte Biten Kısa Bir Tatil çekmecede Bir Kart Gibi Bırakıp Gittin…” l.aragon
senin için yaz, aynı Bulutlarla Geliyor gönlüne Sokulan Yeşiller Sararıyor yazgısı İklimlerin hep Daracık Pencerende Kalıyor
senin için şu Upuzun Sokaklardaki Bahçelerde kısacık Güller Oturuyor sahillerde Takalar şehirlerde Kışkırtıcı Sevinçler Dolaşıyor…
*
senin için yalnızlık, kalbine Bir Kez Daha Kırbacıyla Giriyor eski Güftelerin Sözleri Birden Ayaklanıyor
senin için odalar, Sofalar Utanıyor o Saat Brüksel’e Serseri Yağmurlar Yağıyor yağıyor… sen Eskiyen Bedenini Kederle Oğuşturuyorsun sen Şehrin Dinmez Uğultusunda geceye Şarkılar Söylüyorsun…
senin için yoksul Ve Mahçup Evlerde Fokurdayan Demliklerin Buğusu gözlerine Düşüyor anılar, defter Sayfalarında Kurutulmuş Çiçekler Gibi Susuyor susuyor…
*
senin için terk Edilmiş Bir Adam Şimdi Şiirler Yazıyor göğsünde Yerin Bomboş Duruyor
/herkes Seçti Adamını Ey Kadın herkes…sana Bıraktı Yalnızlığını!/
senin için sensiz Her Günümü Bir Yüzyıla Saydım yeni Bir Yangına Milat Var Artık düştü Tetiği Yüreğimin Yığıldım Kaldım… | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 35 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: Yılmaz Odabaşı Perş. Şub. 28 2008, 12:25 | |
| Hayat Gül Kokulu Bir Sağanak Yine
gözlerimin önünde ıslak dağların kabaran yalnızlığı ne varsa uçurumlar eşiğinde hüzünlerle yalpalayan ne varsa gözlerimin önünde
ve hayat gül kokulu bir sağanak yine birşeyler anlatmak istiyor hayat ve alıp götürmek bir şeyleri kurt sofralarına gün batıyor gün batıyor bukağısı paslı bir sevinç oluyor yalnızlığım
unutuyorum sevgilim suretini durgunluğun "niçin"di unutuyorum
gün batıyor ürkek yıldızlar dolanıyor yalnızlığıma umurumda değil ne yağmur ne ayaz ne de kerpiç kokusu havada unutuyorum/sabaha/kadar/gün batıyor sonra bir akasyayı okşuyor gözlerim geciken sabahlara koşuyor kuşlar gözlerimin önünde ve hayat gül kokulu bir sağanak yine | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 35 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: Yılmaz Odabaşı Perş. Şub. 28 2008, 12:25 | |
| O Analar, O Anılar, O Yıllar..
bir kahvenin telvesinde buğulanırdı zaman analar bize seslenirdi taş avlulardan koşarak gelirdik koşarak ağrıyan, yoksul çocukluklardan türküler, maniler duyulurdu daracık sofalardan “yara benden ok senden yara benden ne sende ok tükenir ne acı yara benden” o analar, o anılar o yıllar yaşardılar analar mağrur mabetler gibi susardılar eyvânlarda serin yaz geceleri kurutulmuş patlıcanları tokuştururdu rüzgâr… bir kahvenin telvesinde buğulanırdı zaman analar bize seslenirdi taş avlulardan koşarak gelirdik koşarak yırttığımız sokaklardan türküler, maniler duyulurdu ilenen avurtlardan “su olup taşabilsem dağları aşabilsem ne kadar sevinirdim sana yaklaşabilsem.” o analar, o anılar o yıllar yaşardılar analar ana kokar, gül bakar, şehriye açardılar analar gökyüzüne ne güzel bakardılar analar saçlarında aklıkları kınalarla kandırıp kandillerde mum yakar ve yatırlarda mahçup dilekler tutardılar… herkesin anası bir defa ölür ölür kınaları, yemek tarifleri ve türküleri herkesin anası bir defa ölür ölür sevgileri, kokuları ve öpüşleri herkesin anası bir defa ölür; bir hançer birden böler ikiye yüreklerimizi… | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 35 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: Yılmaz Odabaşı Perş. Şub. 28 2008, 12:26 | |
| Bir Erken Akşam Bir Telaşlı Kasaba
ben mızrabı kırık bağlama ben bir erken akşam, bir telaşlı kasaba savurdum yüreğimi erken göçen kuşlara ben geride kimsesi kendi kalmış bir yalnız bulut terk edilmiş ufukta ıslıkla türküler söyledim zifiri sokaklara ben okyanuslarda yalnız bir taka hep özlettim kendimi kıyılara hep özettim ünlemlere, hep özet sorulara yaslanıp bir gülün kokusuna dağıttım ömrümü incinmiş notalara dağıttım gençliğimi terli ayrılıklara ben mızrabı kırık bağlama ben bir erken akşam, bir telaşlı kasaba savurdum yüreğimi erken göçen kuşlara daha bakıp durmaktayım göklerde kanatlara... | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 35 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: Yılmaz Odabaşı Perş. Şub. 28 2008, 12:30 | |
| Bir Aşk Bir Yara
“beni yalnızlığımla vurdular o gece vakti kalbimi suyla yudular o gece vakti öldüğümü bile söylemediler…” -A. Erhan- şu kısa boylu hayatta uzun boylu kederlerle acırım yorar beni şu telaş, şu karmaşa bir sığınak aranırken şu uğultuda bir aşk gelir bir yara bir yara… bir yara daha! eski bir aşk yeni bir ayrılıktır her zaman bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır kimse bilmez be canım bir yara bir ömrü nasıl kanatır… ben seni hep ayrılıkla anmışım titreyen ellerimle günlerin buğusuna adını… hep adını yazmışım bir aşk gelmiş bir yara bir yara… bir yara daha! eski bir aşk yeni bir ayrılıktır her zaman bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır kimse bilmez be canım bir yara bir ömrü nasıl kanatır… | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 35 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: Yılmaz Odabaşı Perş. Şub. 28 2008, 12:30 | |
| Nice Küllerden
İç cebimde, sol göğsümle senin o dalgın ve dargın yüzün; susuyor, sanki ağrımış, ağlamış bir hüzün…
İç cebimde, sol göğsümle o renksiz günlerden kalan geriye; nereye gitmişliğin, eskimişliğin, ah, bir de beklememişliğin!
İç cebimde tarihsiz ve tarifsiz suretin senin, her sabah giyinir benimle ve düşer düştüğüm yere; dönüşlerimde eve...
Dönüşlerimde düşlerimle iç cebimde sol göğsümle bir fotoğrafsın
nice küllerden geriye... | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 35 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: Yılmaz Odabaşı Perş. Şub. 28 2008, 12:30 | |
| Kurtulamazsın
-35 yaşıma-
önce sesini sonra yankısını çaldırdın şu beton ormanında bu kent de tükürdü aşklarına kal orada! artık hiçbir şeyden kurtulamazsın ıslanmışsın bir kere oğlum yaş gününde kuruyamazsın... | |
| | | ozgem
Mesaj Sayısı : 362 Yaş : 35 Nerden : İçinde Hüsey'inin,Yusuf'un aktığı Deniz'den Kayıt tarihi : 20/02/08
| Konu: Geri: Yılmaz Odabaşı Perş. Şub. 28 2008, 12:31 | |
| Siverekli Şeho
sokulsan rahmanların şeho dağ rüzgarı kokardı öpsen kıl’dı şeho, koklasan duman
bilmezdi şalvarının renginin neden değiştiğini ve kentte duvar yazılarının neden eksildiğini
siverek ovasına akşam inerdi şeho avluda tütün sarardı geceleri sorsam birilerine: “-şeho ne bilir” derdi... oysa o, bildiği kadar ve bildiği gibi yaşardı ilkmayıs sabahlarının güzelliğini bozkırı, yağmuru ve nal seslerini
daha çınlar kulaklarımda bir buruk ezgi öksüzlüğümdü kuşatılmış siverek geceleri | |
| | | | Yılmaz Odabaşı | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|