Efsaneler Kurşun Geçirmez
Che Guevara’nın ölümü, Marksizme hiçbir yakınlık duymayan insanlara keder ve düşkırıklığı verdi. Giderek büyük güçlerin iş ilişkilerine teslim olan bir dünyada kahramanlığı, şövalyeliği ve serüveni temsil ediyordu Che’nin varlığı. Bizim için ise zaferin her zaman büyük müfrezelere ait olmayabileceği umudunun ifadesiydi.
En tutucularımız, sayıların ve silahların bir kez daha kazanmış olmasından, Küba’daki on iki kişilik serüvenin bir daha yaşanmamasından ötürü içten bir üzüntü duydular. Boş umutların, eşitsizliğe karşı verilen kavganın sonu muydu bu?
Gelgelelim Che’nin ölüm biçimi bir rahatlama getirdi. O’nun yakalandıktan sonra vurulması, Bolivya’daki otoritelerin tutsak bir Che’den bile korktuklarını göstermiyor muydu? O’nu yargılamak üzere mahkemeye çıkarmaktan korkmuşlardı, sesinin duruşma salonundan yükselecek yankılarından korkmuşlardı, bir kaşık suda boğacakları adamın dış dünyanın insanları tarafından nasıl sevildiğini herkesin görmesinden korkmuşlardı.
Ama bu korku, O’nun efsanesinin dilden dile dolaşmasına yardım edecek, efsaneler ise bildiğimiz gibi kurşun geçirmez.
Graham Grene