ATA-GENÇ
|
| | ERSİN ERGÜN | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
devran
Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 34 Nerden : istanbuldan Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: ERSİN ERGÜN Salı Eyl. 09 2008, 23:11 | |
| Akıyordu dere Çaresiz türküler yakıyordu Beyaz köpükleriyle yıkayıp taşları Uçurum pusularının siyah eylül kışları oy İdam ilmiği gibi dizildi tepelere oy Dağların beşiğine gelip dayanmıştı ölüm oy
Saçlarına kar yağıyor vadide ışıkların Dağlardan akıp gelen kanlı hıçkırıkların oy Kırık ezgilerini duyarsınız sularda Bu ölüm şarkısı değil bu uykularda oy
Akıyordu dere Ağıtlı türküler yakıyordu Kanlı köpükleriyle yıkayıp taşları Gözbebeklerinde yar ana çocuk yaşları oy Yedi acıyla birden dağlanan küçük dere oy İnatla koşuyordu denizin olduğu yere oy
Dağların sevdaya çağrısıdır durmayın Keklikler vadide uçarsa vurmayın oy Kanatlarından biri bir haber getirir Kanın düştüğü yerde güller açtığına dair oy
Onlar dağlara yazdı kanlarının renginde Gençliklerini savdaların umutlarını Yedi gül yedi kan yedi yürek içinde | |
| | | devran
Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 34 Nerden : istanbuldan Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Geri: ERSİN ERGÜN Salı Eyl. 09 2008, 23:12 | |
| İşitmez mi bizi yürek Sözüm tarih kıpırtısı Ey dağların çam kokusu Ey sesin güzel şarkısı Kozalara filizlere Anlatın bu öykümüzü
Gül tadında sözler yazdık Mavisine gökyüzünün Yollarına canlar koyduk Bu sevdanın gülüm gülüm
İşitmez mi bizi ülke Günek serdik umutlara Ey dirence döktüğüm ter Ey yarım kalmış türküler Tarihlere yıldızlara Anlatın bu öykümüzü | |
| | | devran
Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 34 Nerden : istanbuldan Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Geri: ERSİN ERGÜN Salı Eyl. 09 2008, 23:13 | |
| Biliyorum dağın damarını kestiler Yolunu kestiler o sevdalı ırmağın Hasretin türküsünü söylerken al duvaklı gelen O güzel türkünün damarını kestiler
Ama kanat çırp sen yine Bir yıldız ışısın Bir güneş pırıltısı Aksın kanatlarından
Biliyorum şimdi topraklar filizsizdir Dtağlar karanlık bir gece gibi ıssıtdır Acının soğuklarıyla yıkansın bütün şafaklar Kanat çırptığımız köyler kentler sessizdir
Biliyorum şimdi zaman sistir ve kardır Ama kar bahara ve sis yaza kadardır Soğuk adımlarına bakma sen kış sabahlarının Ve saçlarına matem çiçekleri takma | |
| | | devran
Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 34 Nerden : istanbuldan Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Geri: ERSİN ERGÜN Salı Eyl. 09 2008, 23:14 | |
| Beni Tarihle Yargıla
'Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is, Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla, Ve tarihle yargıla...'
Bal değildir ölüm bana, İdam gül değildir bana, Geceler çok karanlık, Gel düşümdeki sevgilim, Ay ışığı yedir bana...
”Ahh... Ben hasrete tutsağım, Hasretler tutsak bana Bıyığımdan gül sarkmaz, Bıyık bırakmak yasak bana, Mahpus bana, sus bana. Yağlık ilmek boynuma... Sevgili yerine Koynuma idamlar alır, idamlar alır yatarım, Ve sonra sabırla beklerim, Bulutları çekersiniz üstümden, Suçsuzluğumun yargılayıcılarını yargılarsınız, Ve o güzel geleceği getirirsiniz bana... Ölüm tanımaz işte o zaman sevgim, Tırnaklarımı geçirip toprağın sırtına, doğrulurum, Gözlerimde güneş koşar, Ve çiçekler ekersiniz, çiçekler ekersiniz toprağıma...”
Duygu bana, öykü bana, Roman gibi her an bana Hücremde yalnızım gel, Gel düşümdeki sevgilim, Soyunup hazırlan bana.
“Biraz sonra asmaya götürecekler beni, Biraz sonra dalımdan koparıp öldürecekler beni, Hoşçakalın sevdiklerim; Dört mevsim, yedi kıta, mavi gök... Bütün doğa hoşçakalın... Hoşçakalın sevdalılar, Çocuklar, üniversiteliler, genç kızlar, Sonsuz uzay, gezegenler ve yıldızlar, Hoşçakalın... Hoşçakalın senfoniler, oyun havaları, Sevda türküleri ve şiirler. Bildirilerimizin ve seslerimizin yankılandığı şehirler. Dağlarında yürüdüğümüz toprak, Yalınayak eylem adımlarıyla geçtiğimiz nehirler hoşçakalın... Hoşçakalın ağız tatlarım; Sıcak çorbam, çayım, sigaram... Havalandırma sıram, banyo sıram, kelepçe sıram... Parkamı, kazağımı, eldivenlerimi, ayakkabılarımı, Ve kalemimi, ve saatimi, Ve kavgamı bıraktığım sevgili dostlar Hoşçakalın, hoşçakalın...”
Dostum bana, sevdam bana, Soluğunu geçir bana, Uyku tutmuyor gözüm, Anılar sıraya girdi. Gel anne süt içir bana.
”Hoşçakalın anılarımı bıraktığım insanlar, Mutluluğu için dövüştüğüm insanlar, Yedi bölge, dört deniz, Yedi iklim, altmış yedi şehir, Okullar, mahalleler, köprüler, tren yolları... Deniz kıyıları, balıkçı motorları, takalar, Asfalt yolu boyu dizilmiş fabrikalar, Ve işçiler ve köylüler... Hoşçakal ülkem Hoşçakal anne, hoşçakal baba, kardeşim, Hoşçakal sevgilim, hoşçakal dünya, Hoşçakalın dünyanın bütün halkları, Sınırlı olmayan mekâna, Sınırlı olmayan zamana gidiyorum ben; En sevda halimle, en yaşayan halimle, Gidiyorum dostlarım, Hoşçakalın, hoşçakalın... Beni yaşamımla sorgula iki gözüm, Beni yüreğimle, beni özümle, Bilimle anla beni, felsefeyle anla beni, Tarihle anla beni, Ve öyle yargıla. | |
| | | devran
Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 34 Nerden : istanbuldan Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Geri: ERSİN ERGÜN Salı Eyl. 09 2008, 23:15 | |
| Gaybana geceler
Oy sevdasına kurban olduğum oy Bilsen ne gaybana geceler yaşarım Gaybana gecelere oy Kulaklarımda buruk buruk uğultular
Ben günlere yanarım günler bana Demem o ki sana Hasretin o kadar koymazdı amma Geceler öyle bir gaybana gaybana gaybana
Geceler öyle bir kötü dilli gavur gavur ki sorma Dönerim olmaz yatarım olmaz Upuzun Hint fakiri yatağı gece Öyle bir batar ki dört yanımdan
Ayağımı uzatırım parmaklık Elimi uzatırım soğuk duvar Oy kilit parmak demir soğuk duvar Oy yandır geceler andır
Kan revandır kan revandır kan revandır Yüreğimin hasretinde Yalnızlık değme puşt Gaybana gecelerin esaretinde
Oy sevdasına kurban olduğum oy Bilsen ne gaybana geceler yaşarım Gaybana gecelere oy Gaybana gecelere oy | |
| | | devran
Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 34 Nerden : istanbuldan Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Geri: ERSİN ERGÜN Salı Eyl. 09 2008, 23:15 | |
| bir şiir söyle bana
Bir şiir söyle bana Aşktan olsun tüm gövdesi Bir öykü anlat bana Hüzünleri kovsun sesi
Gülden gülüşlerden olsun İnce bir öfkesi olsun Kan yürütsün damarlara Ellerimizde büyüsün
Bir şarkı söyle bana İçinde adımız olsun Bir öykü anlat bana Yankısı dağları sarsın Yağmurlarla bulutlarla Hırçın akan ırmaklarla Sevinçlerle umutlarla Yıldızlardan beri gelsin Bir şiir söyle bir öykü anlat | |
| | | devran
Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 34 Nerden : istanbuldan Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Geri: ERSİN ERGÜN Paz Eyl. 14 2008, 00:11 | |
| Dörtnala bir yaşamın ışıklarını görebilirdin gözbebeklerinde,
Sevincin, tutkunun, yaşama isteğinin çiçeklerini
Türkülerini dinlemeyi severdi halkının
Umudun ve direncin türkülerini severdi,
Şiirler dökülürü o bildik, tanıdık kaleminden,
Yerinde usul ,dost, yumuşak,
Yerinde ateş gibi, kavgacı, atak,
yerinde kan
ve gülüşler dökülürdü kadehlerine dostların
şair ve sevdalı dudaklarından
ışığını kendi söndürdü
çiçeklerini kendi kopardı gözbebeklerini
kulaklarını duymaz, duyduklarını konuşmaz etti
kendi kırdı şiirler dökülen kalemini
bir daha görmek duymak konuşmak yamak istemiyorum diyerek
eskiden dost bildiklerinin yılan dilli ihaneti ve daha bilmeme niçin ?
kendi söndürdü kendisini bir gece yarısı ilmiğinde
dostlarından habersiz, bir avuç şiir bırakarak geride
sen acılarını bir gece yarısı ilmiğinde kördüğüm eden dostum
yıldızların yedi canlı ışığını almalıydın gökten
ama ölümün kara tırpanını alın sen
ve üstelik o tırpanla ihanetin kökünü kesmek varken
sadece kendini kestin kökünden
ya şimdi ben söyle nerelere koyayım acımı
hangi kadehe, hangi dumana, hangi buzun altına
söyle hangi dağa, hangi taşa, hangi toprağa gömeyim | |
| | | devran
Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 34 Nerden : istanbuldan Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Geri: ERSİN ERGÜN Paz Eyl. 14 2008, 00:13 | |
| 12 MAYIS
bir tutamlık kucaklayış ve birkaç öpücük yanaklarından
al ana bunlar sana analar günü armağanım
sana başka bir şey veremiyorum ana
çiçekler toplayamıyorum bahardan
ya da bir dükkandan hasbelkader bir armağan
iki damla yaş bile veremiyorum gözlerimden sana
şu kara damlar ağladığımı görmesin diye ana
neler vermek isterdim sana
bu dünyayı bütün çiçekleriyle
mavi kubbeyi hali gibi sermek isterdim önüne
ve toplayıp yıldızları bir taç ak düşen saçlarına
ama bilirim istemezsin bunları
bir tek beni istersin özgür,oğulların istersin duvarlar dışınabilirim en güzel armağan budur sana | |
| | | devran
Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 34 Nerden : istanbuldan Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Geri: ERSİN ERGÜN Paz Eyl. 14 2008, 00:14 | |
| orada bir fındık şehrinde doğdum ben
ömrümün yirmili delikanlı yıllarında
kıvrımlarında kavgalarım gizli
dağ yüreklerim düşmüş dağlarımda
acılarım sevinçlerim orda yaşanmıştır
ve orada yaşanmıştır sevdalı gecelerim
ve nasıl da severim oraların yeşilini mavisini
toprağını insanını ve mücadelesini | |
| | | devran
Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 34 Nerden : istanbuldan Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Geri: ERSİN ERGÜN Paz Eyl. 14 2008, 00:15 | |
| YILGI DEHLİZLERİ ÇÖKMEDİ SESLERİMİZE
1
tarihin ayakları kırık
kırk satır getirdiler etimi doğramaya
en güzel sohbetini yarıda kestiler zamanın
damarlarımdaki kanın hesabını sordular
ordular kalktı üstüme kanadımdan vurdular
kanadımdan
kanadımda kan
2
sonbahar omuzlarında apoletler paletlerle geçti üstünden zamanın
yılgı sularına düştü eylül izleri, elden ayaktan düşmüş yüreklerin
eylül sakağına yağan kar, örgüsünde alıcı kara kuşlar
soğuklarla geçti üstünden zamanın,gece deslerine düştü yılgı dehlizleri
toprağına eylül kan tutmuş yüreklerin
hangi zehrin içkisi bu, hangi örümceğin tortusu
nedir bu aydınlığın cellatları ve ekmeğin
nedir bu pis içinde geçilen karanlıklar
nedir bu insanların bir kağıt gibi buruşturulup atıldığı
çöp sepetleri ve bu lanet
sokak yosmalarının satılmış kirli öpüşleri gibi ihanet
üstümüzden kazınmış kir nedir
ah çürümüş yürekte erdem olur mu hiç
korkunun uçurumunda direnç maya tutar mı
pişmanlık pazarında onur bulunur mu hiç
çıkarın bencil batakahnesinde dostluk yatar mı hiç | |
| | | devran
Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 34 Nerden : istanbuldan Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Geri: ERSİN ERGÜN Paz Eyl. 14 2008, 00:16 | |
| ACNIN GÖZ ÇUKURUNDA ÖFKE
tetik kesmiş sabahlardan geldim
uçurumlarda dişlerimin tırnaklarımın izi
yirmibeşimde yazıldı adım duruşma tutanaklarına
yılgının yılansı ıslığı sinmedi hiç dudaklarıma
yüzkırkaltı taksim birden, ünüformalı duruşmalarda
söz uçurdum, kanadımda onurum
ve sonra kaç kez, şafağında kasvet
şafağında sekiz idam üç müebbet taşıyan sabahlara uyandım
ve kaç kez etime sokuldu zehri işkencenin
kaç kez çığlık çığlığa kaldı malta
kaç kez ellerim sımsıkı kaldı parmaklıkta
mahpusa düşen acı yüreğimden geçti benim
çığlıkların gergefinde dokuduk öfkeyi
kaç onur direndi plastik etinde copların
dirençli sesler fırlattık dudaklarımızın yayından
acının göz çukurunda büyüttük dostlukları
acının göz çukurunda çığlıklardan dokuduğumuz öfkeyi büyüttük
ey yüreğimin acısı,
ey kızılca kıyameti öfkenin
toprağına asit dökülerek hiç büyüyebilir mi çiçek
çiçekler ılık sularda, temiz topraklarda büyür
yumuşak eti içinde sevgini ama öfkenin kemiği de gerek
yoksa iskeletsiz bir et gibi pelte pelte yayılıp kalır yürek
karanlığın asfaltına | |
| | | devran
Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 34 Nerden : istanbuldan Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Geri: ERSİN ERGÜN Paz Eyl. 14 2008, 00:17 | |
| BİR YAŞAM KESTİK YÜREĞİMİZDEN
bir yaşam kestik yüreğimizden işgaller, sürgünler, kurşunlar ortasında
el yazmalı bezler gür sesler içindeki kalabalıklara
büyük sevdalara büyük umutlara
bir yaşam kestik gençliğimizden zor günde, suskun günde, damarı kestik günde
kuytu derelere, orman içlerine, ıssız dağ başlarına
kaç kar, kaç tipi, kaç ayaz geçirdik
bir yaşam kestik bedenimizden hücrelere, işkencelere, paramparça günlere
zehir bir zamandı yaşadığımız, engerek teller az ısırmadı tenimizi
çarmahlar askılar ucunda eridi kollarımız
bir yaşam kestik içerimizden özlemlere, mahpuslara,kavuşmasız sevdalara
her şey döneminden belliydi, hukuksuz kitapsız yargılandık
hükmün omuzlarında apolet yıldızları
bir yaşam kestik onurumuzdan ihanetler, kahpelikler ortasında
alnı açık başı dik temiz günlere
kaç kahpe söz işittik,kaç kör bıçak yedik sırtımızdan
kaç sefil pişmanlık pazarında sattı içini
bir yaşam kestik ömrümüzden pusulara,, darağaçlarına, kanlı dağ başlarına
kurşunlar bekledi yolumuzu, sokaklarda duvar diplerinde sinsi
kaç dağda, kaç yayla kışında,kaç dere kuytusunda yaylım ateşli bir ölüm
kaç kez en derin uykuların saatinde,yaşamaya aç ve korkusuz
darağaçlarında onurumuzla öldük, ve kaç kez yangından kaçırılır gibi
götürülüp sessizce mezara gömüldük
işitmez mi bizi bu ülke,işitmez mi bizi bu yürekyılgı dehlizleri çökmedi seslerimize | |
| | | devran
Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 34 Nerden : istanbuldan Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Geri: ERSİN ERGÜN Paz Eyl. 14 2008, 18:25 | |
| İNSANCA YAŞAMA İSTEĞİDİR ERİYEN ETİMİZDEN YÜKSELEN ÇIĞLIK 1 uçuşan birşeyler var karşımızda, alışmadık bir açlık ölüm aprılarıyla dolaşıyor başımızda ve ölürlerse ölsünler diyebiliyor birileri, diyebiliyorlar şiirlerimizin ve türkülerimizin adı analarımızı ve babalarımızı saçlarından tutp sürükleyebiliyorlar onlar neye hükümlüdür ki sevgilim yüreklerinde böylesi bir karanlık var 2 birtanem bilmiyorum bugün kaçıncı günündeyim açlığın oturup bir mektup yazamıyorum sana: yasak bıraksalarda kalem tutmayacak mektup yazamayacak kadar halizim ve dışarıda inadın delidolu ılık bir yz yağmuru havda o müthiş dişi kokusu varvar toprağın ve biliyorum şimdi müthiş bir doğurganlıktadır ıslak topraklar halsizim dediysemde gücüm var duyacak ve düşünecek kadar seni düşünüyorum ve yaşamayı, akşam serinliğindesaçlarını okşamayı ne kadar çok istiyormuşum meğerve sözün gelişi eğer... yok sen şimdi bunu boşver, bazışeyler değer uğrunda ölmeye sevgilim bazen ölüm yener ölümü bugün bilmiyorum kaçıncuı günündeyim açlığın ölüm yavaş adımlarla ürüyor etimde camın ortasında keskin bir sorubir bıçak gibi duruyor havada o müthiş dişi kokusu var toprağın ve dışarda delidolu ılık bir yaz yağmuru... 3 uçuşan birşeyler var karşımızda alışılmadık bir açlık ölüm ağrılarıyla dolaşıyor başamızda insanca yaşama isteğidireriyen etimizden yükselen çığlık ağustos 1987 | |
| | | devran
Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 34 Nerden : istanbuldan Kayıt tarihi : 24/01/08
| Konu: Geri: ERSİN ERGÜN Paz Eyl. 14 2008, 18:47 | |
| SAY Kİ sayki yeniden başlıyoruz doğmayan oğlumun yarine say kibu sevdabir öür tüketip bir bebek gibi doğuyor yine ocak 1987 GELDİNİZ geldiniz ne güzeldiniz, kuşlar gibi şakıdınız çocuklar gelirsiniz açık görüş, gidersiniz dünya gider geldiniz bir saate sığdırdık herşeyi ellerimizi, gözlerimizi, sözlerimizi çabuk ve aceleci ve gittiniz gözlerim peşinizden koştu kesip çıkarıldı yüreğim sanki kanım kilitlere aktı haset ne ki nisan 1987 | |
| | | | ERSİN ERGÜN | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|