ATA-GENÇ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ATA-GENÇ


 
AnasayfaPortalGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Avukat Halit Çelenk son geceyi anlatıyor

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Okay

Okay


Erkek
Mesaj Sayısı : 639
Yaş : 36
Nerden : Samsun
Kayıt tarihi : 24/01/08

Avukat Halit Çelenk son geceyi anlatıyor Empty
MesajKonu: Avukat Halit Çelenk son geceyi anlatıyor   Avukat Halit Çelenk son geceyi anlatıyor Icon_minitimeCuma Şub. 08 2008, 02:36

6 Mayıs 1972 tarihinde yasak, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan'ın idam edilmeleri Cumhuriyet gazetesinin manşetinde böyle yer alıyordu.

Deniz, Hüseyin ve Yusuf'un avukatı olan Halit Çelenk infaz gecesini özetle şöyle anlatmıştır: ''Yaklaşık 3-4 metrekare genişliğindeki bu odanın sağ tarafında ve sehpanın bulunduğu avluya bakan pencerenin karşısındaki bir koltukta yasak oturuyor. Sırtında parka, üstünde boğazlı sarı-yeşil yün bir kazak, ayağında limon küfü kadife bir pantolon ve postallar içinde dimdik bir görüntüsü var. Elleri arkadan kelepçeli. Odada 25 kadar yüksek rütbeli subay, emniyet memuru ve cezaevi görevlisi. Çoğu ayakta. Tevfik Türüng ve Ali Elverdi de bunlar arasında. Deniz, babasına son mektubunu yazdırıyor. Mektup bitiyor. Kelepçesini çözüyorlar, eline verdikleri kalemle mektubu imza ediyor. Ellerini yeniden kelepçeliyorlar.
Deniz-Yusuf-İnan

Yusuf Arslan'ın isteği ve bizim direnmemiz üzerine infaz savcısı, görüşmeye izin veriyor. Yusuf, bir grup görevli tarafından odasından alınarak Deniz'in bulunduğu odaya götürülüyor. Yürürken beton döşeme üzerinde sürüklenen prangaların çıkardığı korkunç gürültü gecenin sessizliğinde yankılanıyor. Deniz'le Yusuf son kez ayakta konuşuyor ve öpüşüyorlar. Ne konuştuklarını anlayamıyoruz. Yusuf'u odasına götürüyorlar. Hüseyin İnan da odasından alınarak Deniz'in odasına getiriliyor. İnan ile Gezmiş, konuşuyor ve öpüşüyorlar. Sözlerini duyamıyoruz. Hüseyin de odasına götürülüyor. Elleri arkadan kelepçeli, ayakları prangalı, dost üç ölüm yolcusu sehpaya gitmek üzere vedalaşıyor. Deniz'i ayağa kaldırıyorlar. Ceplerini boşaltıyorlar. Cebinden 11.50 lira çıkıyor. İdam sehpasına doğru yürürken bize dönerek: - Allahaısmarladık. Cezaevindeki bütün devrimcilere selam. Onları benim için tek tek öpün, diyor ve metin adımlarla avluya doğru yürüyor. Sehpanın önüne geliyor. Sehpanın altında normal yükseklikte bir masa ve üstünde tabure var.
'Kahrolsun emperyalizm'

Elleri arkasından bağlı, topuklarına kadar inen ve ayaklarına hareket olanağı vermeyen dar gömlek giydirilmiş bir insanın kendi başına masanın üzerine çıkması olanaksız. Gardiyanların yardımı ile masanın üzerine çıkıyor. Masanın üzerinde bulunan tabureye kendi kendine çıkmak istiyor. İlmik iki kattır, dardır ve sıkılmıştır. Kafası girmiyor. Bir gardiyan ilmiği açıyor, genişletiyor, Deniz'in kafasına takıyor. Çift ilmik Deniz'in boğazına asılıyor. Bu esnada Deniz, gecenin derinliklerine dalga dalga yayılan gür sesiyle, şunları söylüyor: ''Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Yaşasın işçiler, köylüler. Kahrolsun emperyalizm.''
Emperyalizm kelimesinin 'izm' ini bitiremeden infaz savcısı: - Çek, çek! diye bağırıyor. Bu esnada Deniz, ayağının altındaki tabureyi tekmelemek isterken cellat arkadan tabureye vuruyor. Tabure yere düşüyor. Deniz'in ayaklarının uçları masaya kadar uzanıyor. Deniz'in boyunun sehpaya göre hesaplanmamasından doğan bu durum, görevlilerde bir şaşkınlık, bir heyecan yaratıyor. Bu sırada infaz savcısı: - Masayı da çek, diye bağırıyor. Masayı da çekiyorlar. Saat 01.25. Deniz karşımızda, uzun beyaz gömleği içinde asılı duruyor. İpte ağır ağır dönmeye başlıyor. Sadece başı ve postalları görünüyor. Sonra göz kapakları iniyor. Alt dudağı aşağıya sarkıyor. Kasılmalar başlıyor. Belden aşağısını üç kez, aralıklarla silkiyor. Sanki arkasına bağlı ellerini kelepçeden kurtarmak istiyor. Göğsüne karar özetini gösteren beyaz bir karton asıyorlar. İdamdan 10 dakika sonra doktorlar, Deniz'e yaklaşıyor ve gömleğini sıyırarak nabzını yokluyorlar: Nabız atıyor, diyorlar.
Çift ilmik isyanı

Ve bir şey yapamamanın üzüntüsü yüreğimizi yakıyor. İnfaz savcısına ve savcıya bu gecikmenin ''çift ilmik' 'ten doğduğunu, bunun bir işkence olduğunu söylüyor ve ilmiğin teke indirilmesini istiyoruz. Doktor, bana doğru eğilerek: Üzülmeyin, sandalye çekilip düşme meydana gelince boyun kırılır, beyinle bağlantı kesilir ve artık acı duyulmaz, diyor. İnfaz savcısı, kelepçelerin çözülmesini emrediyor. 15 dakika sonra doktorlar yine nabzı yokluyorlar. Nabız yine atıyor, diyorlar. Saat 02.15'e kadar bekleniyor. Son bir muayeneden sonra Gezmiş ipten indiriliyor.
Ölüyü götürüyorlar. Başgardiyanın odasına dönüyoruz. Deniz'in asılmadan önce oturduğu sandalyede Yusuf oturuyor. Deniz asılırken Yusuf'u buraya getirmişler. Babasına yazdığı bir mektupla, köy halkına ve akrabalarına yazdığı bir mektubu bize uzatıyor. Mektupları infaz savcısı alıyor. Savcı, ''Yusuf'u bekletmeyelim'' diyor. Cebinden 17.25 lira çıkıyor. Emanet hesabına alınıyor. İkinci kâğıt paket açılıyor. Hazırlanmış beyaz ölüm gömleğini başından geçirerek giydiriyorlar. Yusuf, sehpanın altında, yüksek ve yürekli bir sesle şunları söylüyor: ''Ben ülkemin bağımsızlığı ve ülkemin mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum. Biz halkımızın hizmetindeyiz. Sizler Amerika'nın hizmetindesiniz. Yaşasın devrimciler, kahrolsun faşizm.''
Yusuf ve İnan ipin ucunda

Yusuf sözlerini tamamlarken infaz savcısı: ''Çek, çek!' ' diye bağırıyor; eliyle, koluyla celladın tabureyi çekmesini işaret ediyor. Yusuf, tabureyi tekmelemek isterken cellat tabureyi hızla çekiyor. Yusuf ipin ucunda sallanıyor. Saat 02.25. O da Deniz gibi dönüyor, üç kez silkiniyor. Beş dakika sonra Yusuf'un kelepçelerini çözüyorlar. Kolları yana sarkıyor. Göğsüne karar özetini gösteren yaftayı asıyorlar. Saat 02.50'ye kadar bekliyoruz. İpi kesiyorlar. Yere serili bir bezin üzerine yatırıyor ve götürüyorlar Yusuf'u. Yine başgardiyanın odasına dönüyoruz. Hüseyin İnan bulunduğu odadan getiriliyor. Aynı sandalyeye oturtuluyor. İnan, babasına yazdığı bir mektubu savcıya veriyor. Hüseyin ayağa kalkıyor. Tabureye çıkmadan, yürekli ve yüksek sesle son sözlerini söylüyor: ''Ben, şahsi hiçbir çıkar gözetmeden halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım. Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım. Bundan sonra bu bayrağı Türk halkına emanet ediyorum. Yaşasın işçiler, köylüler ve yaşasın devrimciler. Kahrolsun faşizm.''
Sözlerini bitirdikten sonra tabureye çıkıyor. İlmiği boynuna takıyorlar. İnan, tabureye bir tekme sallıyor. Düşüremiyor. Bir tekme daha vuruyor ve deviriyor tabureyi. İnfazı kendi kendine yapıyor. Saat 03.00. Cebeci Mezarlığı'na gömülmesine izin verilmeyen cenazeler, cezaevi idaresince Yenimahalle-Karşıyaka Mezarlığı'na gönderiliyor. Cenazelerin yan yana gömülmesine izin verilmiyor ve cenazeler üçer mezar ara ile gömülüyor.
Cumhuriyet, 15.05.2000
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://ata-genc.yetkin-forum.com
 
Avukat Halit Çelenk son geceyi anlatıyor
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ATA-GENÇ :: DEVRİMCİ BİLGİLER :: Devrimci Bilgiler-
Buraya geçin: